Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ALTI DİRHEM

Resim
Hz. Fatıma: ya Ali’ Hasan, Hüseyin aç, evde yiyecek yok.. gidip yiyecek birşeyler alsana” der. Hz. Ali’nin sadece altı dirhemi vardır. Yiyecek almak için evden çıkar ve giderken yolda kavga eden iki insan görür. Hz Ali: “Niçin kavga ediyorsunuz? Şu âlemde Allah’ı düşüneceğiniz yerde niçin birbirinizle mücadele ediyorsunuz?” diye sorar.  Kavga edenlerden biri, diğerinden altı dirhem alacağı olduğunu, vermediğini, söyler. Hz Ali cebindeki altı dirhemi çıkarır ve alacaklıya verir. Evine geldiğinde eli boştur.  Cennet kadınlarının seyyidesi’, “- Ya Ali, hiç mi bir şey almadın?” diye sorunca, “- Ama ara düzelttim ya Fatma” der. Hz Fatma’nın yüzünde nurlu bir gülümseme belirir. Memnundur kocasının bu güzel hareketinden. Daha sonra Hasan’la Hüseyin ağlamaya başlarlar, ‘açız’ diye. Bu acı manzaraya dayanamaz ve evden çıkar. Yolda bir adama rastlar. Elinde besili bir deve; “- Ya Ali bu deveyi sana satmak isterim, ucuza satacağım.” “- Param yok” der Hz Ali. “- Olsun” der adam. “

CENNET KOMŞUSU

Resim
Vaktiyle padişahlardan biri şehri dolaşmaya çıkmıştı. Tanınmamak için kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kölesini almıştı. Halkın kendi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemisti. Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kovuruyordu. Yolu bir mescide düştü. İki yoksul bir köşede titreyerek oturuyordu. Gidecek başka yerleri yoktu. Onların ne konuştuklarını merak eden padişah yanlarına sokuldu. Fakirlerden şakacı olanı soğuktan şikayet ediyordu: – Yarın cennete gittiğimizde bizim padişahı oraya sokmayacağım! Cennetin duvarına yaklaştığını görürsem, pabucumu çıkarıp kafasına vuracağım. Öteki merakla sordu: – Onu niçin cennete sokmayacakmışsın? – Tabii sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sürsün. Bizim halimizden haberdar olmasın. Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş, dedi. Gülüstüler. Padisah kölesine: – Bu mescidi ve adamları unutma! dedi. Saraya dönünce mescide adamlarını yolladı. İki fakiri alıp saraya getirdiler. Z

BU DA GEÇER YA HU

Resim
Sultan Mahmut bir gün vezirlerinin hepsini toplayıp, bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle birşey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim diye buyurmuş. Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler. Sultan Mahmut tamam işte bu demiş. yüzüğün üzerinde "BU DA GEÇER YA HU"  yazıyormuş... Hüzünlendiğinde yüzüğe bakıp o kederin de geçeceğini düşünüp ümitsiz ve mutsuz olmuyormus. Mutlu olduğu vakitte yüzüğe bakıp o mutluluğun da baki kalmayacağını düşünüp ölçüsüz sevinmekten sakındı 2. Mahmut Han Kimdir? Osmanlı Padişahı, Sultan 2. Mahmut Han Kimdir? Dönemi, Önemli Olaylar, Yenilikler, Şahsiyeti ve Yaşamı  30. Osmanlı padişahıdır. I. Abdülhamit’in küçük oğludur. Annesi Nakşıdil Valide Sultan’dır. 1808’de ağabeyisi IV. Mustafa‘nın yerine tahta geçti. 30 yıl tahtta kaldı. 53 yaşında öldü. Yerine büyük oğlu Abdülmecit padişah oldu; öteki oğlu Abd

SULTAN MAHMUT VE GANİMET YÜZÜK TAŞI

Resim
Sultan Mahmud-u Gaznevi hazretleri, bir savaş sonunda çok kıymetli bir elmas yakut'u ganimet olarak ele geçirir. Sonra taşı eline alarak baş vezirine, (Al bu taşı kır, paramparça et) der. Baş vezir der ki: – Aman efendim bu çok kıymetli ben bunu kıramam. Sonra yanındaki diğer vezire aynı şeyi söyler. O da der ki: – Bu çok kıymetlidir, kırılmaz bu. Diğerlerinin hepsi aynı şeyi söylerler. Sultan, özel hizmetçisi Ayaz’ı çağırıp, (Al bu taşı kır) der. Daha demeye kalmadan Ayaz taşı yere vurup kırar, paramparça eder. Padişah hiddetli bir şekilde der ki: – Bre Ayaz sen ne yaptın, vezirler bunun çok kıymetli olduğunu söylediler. Nasıl kırarsın bunu? Ayaz der ki: – Efendim, ben taştan ne anlarım, benim için kıymetli olan sizin emrinizdir, sizin kalbinizdir, kalbiniz kırılacağına varsın taş kırılsın. Sultan vezirlerine dönüp der ki: – Ayaz’ı niçin sevdiğimi anladınız değil mi? Sizin gibi beni bir taşa değişmedi… Ne güzeldir, onları hiçbirşeye değişmeyeceğini bildiğin insanların senide h

Harabat ehline hor bakma Şakir

Resim
İbrahim Hakkı Hazretleri'nin Şakir ve Zakir adında iki oğlu vardır. Hasankaleliler her ikisine de sonsuz saygı ve sevgi duyarlar. İbrahim Hakkı'nın küçük oğlu Zakir, yavaş yavaş itibarını kaybetmeye başlar, son derece dindar olan Hasankale halkı Zakir’in her zaman meyhaneye gitmesine çok kızar olmuşlar. Zakir gününün büyük bir kısmını meyhane köşelerinde geçirir. Şakir ise tıpkı babası gibi son derece dindardır.  Bu sırada garip bir olay olur.  İbrahim Hakkı Hazretleri, Zakir'in meyhane borcunu ödemek üzere meyhaneci ile görüşür. Meyhaneci, İbrahim Hakkı Hazretleri’ne der ki, "Zakir'in hiç bir şekilde bana borcu yoktur. Sebebine gelince, Zakir sabahtan gelir oturur, akşama kadar şarap içer. Ertesi günü gelince, onun şarap içtiği fıçıyı dolu bulurum."  Bu cevabı alan İbrahim Hakkı Hazretleri, Zakir'in artık bir ermiş olduğuna kanaat getirir.  Bir gün İbrahim Hakkı Hazretleri, oğullarını imtihan etmeye karar verir.  Sabah namazından önce iki

BİR KELEBEĞİN DOĞUŞU

Resim
Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığı dikkatini çekti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi. Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki, kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da, artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi ve cebindeki küçük çakıyı çıkartıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bede

RAMZAN BAYRAMI

Resim
Sa'd bin Evs el-Ensârî anlatıyor: Resulullah Sallal-lahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur; Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler: "Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emrolundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emrolundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ettiniz, mükâfatınızı alınız." "Sevabını Allah'tan umarak iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez." Bayram namazını kıldıktan sonra bir münadi şöyle seslenir: "Dikkat ediniz, müjde size!  Rabbiniz sizi bağışladı, evlerinize doğru yola ermiş olarak dönünüz. Bayram günü mükâfat günüdür. Bugün semâ âleminde mükâfat günü olarak ilan edilir." https://sorularlaislamiyet.com/blog/ramazan-bayrami-ve-peygamber-efendimizin-bayrami 1) Buhârî, İdeyn: 3; Müslim, edâhi: 7.

AREFE GÜNÜNÜN FAZİLETİ

Resim
AREFE GÜNÜNÜN FAZİLETİ " Günümüzde arefe, bayramın bir önceki günü olduğu için dünyalık telaşların en yoğun olduğu bir gün olarak yaşanmaktadır. Oysa ki arefe insana verilen en kıymetli vakitlerden biridir. Bugünler ibadet ve affedilme günleridir. Hacıların Arafat'ta "Lebbeyk (Buyur Rabbim)" diyerek dil, ırk, ten ayırımı yapılmaksızın bir araya geldiği mahşer gününü hatırlatan, kulluğun Allah Teâlâ'ya dualarla, telbiyelerle arz edildiği en kıymetli zaman dilimidir. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Duanın faziletlisi, arefe günü yapılanıdır." (Beyheki) "Allah Teâlâ, arefe günü kullarına nazar eder. Zerre kadar imanı olanı affeder." Allah Teâlâ bazı geceler duaların reddedilmeyeceğini Peygamber Efendimize (sav) bildirmiştir. Rahmet kapılarının açıldığı dört mübarek gece şunlardır: 1. Fıtr (Ramazan) Bayramı gecesi, 2. Kurban Bayramı gecesi, 3. Terviye gecesi (Zilhicce ayının 8. gecesi), 4. Arefe gecesi, (Isfehani) Arefe gününü

BİR HİKMETİ VARDIR

Resim
Adamın biri bir pislik böceği görür "Bu yaradılışı çirkin pis kokulu bir yaratıktır. Allah bunu niçin yaratmışki ?" der. Aradan zaman geçer, adamın yüzünde bir çıban çıkar. Nereye başvurduysa derdine derman bulamaz. Çıban yara haline gelir. Bir gün sokakta dolaşırken, yüzündeki yara bir yolcunun dikkatini çeker. Ayak üstü sohbetten sonra yolcu kendisine yardım edebileceğini, bu tip çıbanların oluşturduğu yaraların tedavisini bildiğini söyler. Adam her ne kadar inanmadıysa Allah'tan umut kesilmez diyerek kabul eder. Yolcu bir pislik böceğinin getirilmesini ister. Orada bulunanlarda bu isteğe gülerler. Fakat hasta olan adam, o böcek hakkında söylediği sözleri o an hatırlar ve derki ; - Adamın isteğini yerine getirelim ne diyorsa yapalım. Yolcu getirilen böceği yakar ve külünü yaranın üzerine serper ve yara Allah'ın hikmetiyle iyileşir. Bunun üzerine hasta olan adam etrafına der ki: - Unutmayın ! Allah'u Teala'nın yarattıklarının, yaratılışında bir sebep v

LEYLETÜL KADR

Resim
Bismillahirrahman irrahim "1-Doğrusu Biz, onu Kadr gecesinde indirdik. 2-Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? 3-Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır. 4- Melekler ve Rûh, o gece Rablarının izniyle her iş için iner de iner. 5- O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir" (Kadr süresi, Ayet Meali 97/1–5) ••• Bu gece; Kadir gecesi Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olduğu için ve her bir harfine otuz bin sevap verilen Kur’an okunmalı. Tövbe istiğfar edilmeli ve ibadetlerine öyle başlamalı. Kaza namazları ve nafile namazlar kılınmalı. Bol bol dua edilmeli. Hz. Aişe validemiz demiştir ki; Rasûlullah (sav)'e: “- Ey Allah'ın Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?” diye sordum. Rasûlullah (sav): "- Allahümme inneke afüvvün tühıbbü'l-afve fa'fu annî:"  diye dua et, buyurdu.   (Ya Rabbi, sen affedicisin, kerimsin, affı seversin, beni de affet) (Tecrîd-i Sarih Tc. VI, 314). Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “

Er-rızku al’allah

Resim
-Ne karınca zayıf olmakla aç kalır , ne de arslan pençesinin ve kuvvetinin zoruyla karın doyurur.. Sadi - Kul , dünyadan göç etmeden kendisi için takdir edilen rızkı alacaktır Hadis-i Şerif - Başınız hareket ettiği ve sallandığı müddetçe rızıktan ümid kesmeyin Hadis-i Şerif - Allah kullarına rızkı bol bol verseydi , yeryüzünde azarlardı Şura Suresi , 27 - Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı , yalnızca Allah'ın üzerinedir (Hud Suresi 6) ••• 1- Er-rızku al’allah: Rızkı veren Allah’tır. Başkasının önünde eğilme 2- Tevekkeltü al’allah: Allah’a dayan 3- Ya Nasip: Canını sıkma eğer nasipse olur 4- Ya Sabır: Sabretmeyi bil, vaktinden önce bahar gelmez. 5- Bu da geçer ya hû: Unutma! Zenginlik de fakirlik de, hastalık da sağlık da, mutluluk da, başarı da başarısızlık da.. Hepsi geçicidir. Hatta hayat bile…Bakî olan Allah’tır C.C ••• İçinizden biri, rızık talebini bırakıp da mescidde oturmasın. Kim böyle yapar ve "Allah'ım beni rızıklandır" derse, şüphesiz bu, sün